1961 Anayasasının Özgürlükçü Yapısı Sağ-Sol Çatışmasını ve 12 Eylül'ü mü Doğurdu?
Kısaca cevabını merak edenler için: Evet.
Girizgah
1961 Anayasası, Türkiye tarihinde özgürlükçülüğüyle anılan belki de en önemli metinlerden biri olmasına rağmen, ülkenin sosyal ve siyasi gerçekliğiyle buluşamadığı için sağ-sol çatışmalarını derinleştirmiş ve nihayetinde 12 Eylül 1980 darbesine uzanan sürecin anayasal zeminini hazırlamıştır.
Peki nasıl oldu da darbecilerin hazırladığı bir anayasa bu kadar özgürlükçü olabildi? Ve nasıl oldu da bu özgürlükçülük, çatışmaların, istikrarsızlığın ve nihayetinde yeniden bir askeri müdahalenin kapısını araladı?
Bu sorunun cevabını tarihsel olaylar, belgeler ve akademik görüşler ve kendi subjektif fikirlerim ve bakış açımla bu konuyu detaylıca inceleyelim.
1960 Darbesi ve Yeni Bir Anayasa Arayışı
27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk askeri müdahaleydi. Askerler yönetime el koyduklarında gerekçeleri, demokrasinin tıkandığı, temel hak ve özgürlüklerin tehdit altında olduğu iddiasıydı.
Bu nedenle, darbeciler meşruiyetlerini tesis etmek için bir anayasa hazırlamaya giriştiler. Amaçları sadece askeri müdahaleyi hukuken temellendirmek değil, aynı zamanda Türkiye’yi daha demokratik bir sisteme taşımaktı.
Bu anlayışla hazırlanan 1961 Anayasası, Türkiye'de daha önce görülmemiş derecede geniş temel hak ve özgürlükler sundu:
- Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü,
- Grev ve toplu sözleşme hakkı,
- Siyasi partilerin faaliyetlerini özgürce sürdürmesi,
- Üniversitelerin özerkliği,
- Yargı bağımsızlığı ve Anayasa Mahkemesi’nin kurulması.
Kısacası, 1961 Anayasası bir “özgürlük anayasası”ydı.
Türkiye’nin Kaldıramadığı Kavram: Özgürlük
Ancak bu anayasanın getirdiği özgürlükler, Türkiye’nin sosyo-politik dokusuyla uyumlu değildi. Toplum, bu kadar geniş özgürlükleri taşıyabilecek demokratik bir kültüre sahip değildi.
1960’ların sonlarına doğru Türkiye’de iki büyük ideolojik kamp ortaya çıktı:
- Sol: Sosyalist, Marksist, devrimci hareketler, özellikle işçi sınıfı ve öğrenci gençlik arasında yaygınlaşmaya başladı.
- Sağ: Milliyetçi, muhafazakâr ve antikomünist hareketler yükseldi.
Bu dönemde sendikalar, dernekler, öğrenci hareketleri özgürlükçü anayasanın sağladığı ortamda hızla örgütlendi. Ancak bu örgütlenmeler çoğu zaman bir diyalog ve müzakere zemini yaratmak yerine doğrudan çatışmaya dönüştü.
Üniversitelerde ve Sokaklarda Çatışma
1968 öğrenci hareketlerinin rüzgarı Türkiye’ye de sıçradı. Üniversiteler ideolojik kamplaşmanın merkezine dönüştü. Sol görüşlü öğrenciler, devrim talep ediyor; sağcı öğrenciler ise "vatan-millet-Sakarya" diyerek buna karşı çıkıyordu.
Bu kutuplaşma sokaklara yansıdı: Suikastlar, silahlı çatışmalar ve bombalı saldırılar günlük hayatın parçası haline geldi.
Siyasi İstikrarsızlık
Anayasada getirilen denge-denetim mekanizmaları, bir süre sonra hükümetlerin iş yapamaz hale gelmesine neden oldu. Koalisyon hükümetleri zayıf ve etkisiz kaldı. Yasama ve yürütme arasında sürekli krizler yaşandı.
Anayasa Mahkemesi, hükümetlerin bazı icraatlarını iptal ediyor; bu durum sağ siyasetçiler tarafından "yargı vesayeti" olarak eleştiriliyordu.
Mercek Altında 1961 Anayasası Hak ve Özgürlükleri
1961 Anayasası’nın en çarpıcı özelliği, bireysel ve kolektif haklar bakımından Türkiye’de daha önce hiç görülmemiş bir özgürlükler kataloğu oluşturmasıydı. Peki bu anayasa hangi hak ve özgürlükleri detaylı olarak getiriyordu?
Temel Hak ve Hürriyetler:
Anayasa, kişi hak ve özgürlüklerini yalnızca tanımakla kalmadı, aynı zamanda devletin bu hakları koruma yükümlülüğünü de açıkça belirtti.
- Kişi dokunulmazlığı: Vatandaşlar keyfi olarak gözaltına alınamaz, tutuklanamazdı.
- İfade özgürlüğü: Herkes düşüncelerini açıklamakta serbestti. Basın hürriyeti anayasal güvence altına alındı.
- Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı: Barışçıl yollarla toplantı düzenlemek, protesto yapmak anayasal hak haline geldi.
- Din ve vicdan özgürlüğü: Dini inanç ve ibadet özgürlüğü garanti altına alındı.
- Özel hayatın gizliliği: Bireylerin özel yaşamlarına müdahale edilmesinin sınırları anayasayla çizildi.
Sosyal ve Ekonomik Haklar:
1961 Anayasası yalnızca klasik haklarla yetinmedi, aynı zamanda sosyal devlet ilkesini anayasal zemine taşıdı:
- Çalışma hakkı: Herkesin çalışma ve adil ücret alma hakkı vardı.
- Sendika kurma ve grev hakkı: İşçiler sendikalara üye olma ve toplu sözleşme yapma hakkına sahipti. Ayrıca grev hakkı da tanındı ki bu Türkiye’de bir ilk olmuştur.
- Sosyal güvenlik hakkı: Devlet, yurttaşların sosyal güvenliğini sağlamakla yükümlü hale getirildi.
Siyasal Haklar:
- Siyasi parti kurma özgürlüğü: Her vatandaş, anayasal düzeni ihlal etmeme şartıyla siyasi parti kurma ve partilere katılma hakkına sahipti.
- Seçme ve seçilme hakkı: Temsil yetkisi genişledi, seçimlerin düzenli yapılması anayasal zorunluluk haline geldi.
Yargı Bağımsızlığı ve Anayasa Mahkemesi:
- Yargı bağımsızlığı: Mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlerin teminat altında olması ilk kez bu kadar güçlü şekilde vurgulandı.
- Anayasa Mahkemesi: Türkiye’de ilk kez Anayasa Mahkemesi kurularak yasaların anayasaya uygunluğu denetleme yetkisi getirildi.
Üniversiteler ve Basın:
- Üniversite özerkliği: Yükseköğretim kurumları bilimsel ve idari açıdan özerk hale getirildi.
- Basın özgürlüğü: Sansür kesin olarak yasaklandı; basın hürriyeti anayasal güvenceye bağlandı.
Tüm bu hak ve özgürlükler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, 1961 Anayasası'nın, bireyi devlet karşısında güçlendiren, özgürlükçü bir rejim inşa etmeyi amaçladığı görülür. Ancak bu özgürlüklerin toplumdaki karşılığı, beklenenden farklı ve çatışmalı oldu.
1961 Anayasasının Hazırlık Süreci: Akademisyenlerin ve Kurulların Rolü
1961 Anayasası, askeri müdahalenin ardından kurulan Kurucu Meclis tarafından hazırlandı. Kurucu Meclis, iki ana organdan oluşuyordu:
- Milli Birlik Komitesi (MBK): 27 Mayıs darbesini yapan askeri cunta üyelerinden oluşuyordu.
- Temsilciler Meclisi: Üniversiteler, yargı, sendikalar, barolar gibi çeşitli sivil toplum ve meslek örgütlerinin temsilcilerinden oluşturuldu.
Türkiye siyasi mekanizmasında zamanında ABD'de sık sık karşılaştığımız Temsilciler Meclisi kavramını görmek beni gerçekten şaşırtan bir detay olmuştu.
Kurucu Meclis içerisinde anayasa taslağını hazırlamak üzere Anayasa Komisyonu oluşturuldu. Bu komisyonun teknik ve entelektüel yükünü Türkiye'nin önde gelen hukukçuları ve anayasa uzmanları üstlendi.
Bizleri özgürlük overdose'una sokan başlıca akademisyenlerimiz:
Bu ifade elbette mecazdır; 1961 Anayasası'nın teorik olarak sağladığı özgürlükler, pratikte toplumsal uyumsuzluk ve ideolojik çatışmalara kapı aralamış, özgürlüğün sınırları ve sorumluluklarının toplumca içselleştirilememesi sonucu istikrarsızlığa neden olmuştur.
- Prof. Dr. Sıddık Sami Onar: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı, idare hukuku ve anayasa hukuku alanında dönemin en yetkin isimlerinden biri olarak, anayasanın genel çerçevesinin oluşturulmasında belirleyici oldu.
- Prof. Dr. Mümtaz Soysal: Genç bir anayasa hukukçusu olan Soysal, anayasanın özgürlükçü yapısına önemli katkılar sundu. Anayasanın sosyal devlet vurgusunda etkili olduğu kabul edilir.
- Prof. Dr. Bülent Nuri Esen: Anayasa hukukunda uzman bir diğer isim, temel hak ve özgürlükler rejiminin sistematikleştirilmesinde katkı sundu.
- Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya: Siyaset bilimi ve anayasa hukuku uzmanı olan Tunaya, özellikle siyasal partiler ve çoğulculuk konularında anayasal düzenlemelere katkıda bulundu.
Bu akademisyenlerin çalışmaları, Anayasa Komisyonu raporlarıyla şekillendi ve son taslak Kurucu Meclis’te oylanarak kabul edildi.
Devletin Zafiyeti ve Güçsüzleşen İktidar
Türkiye’de iktidarlar ne güvenlik politikalarıyla ne de siyasal uzlaşıyla bu kutuplaşmanın önüne geçemedi.
- Ordu, üniversiteler, sendikalar ve bürokrasi içinde sol-sağ ayrımı derinleşti.
- Polis ve jandarma teşkilatları içinde bile ideolojik ayrışma vardı.
- Devlet, toplumun tüm kesimlerinde güven kaybetti.
Bu şartlar altında 1971 muhtırası ile ordu siyasete yeniden müdahil oldu. Ancak bu da kalıcı bir çözüm sağlamadı.
1980 Darbesine Giden Yol
1970'lerin sonunda günlük ölüm sayısı 20-30'a varıyordu. Sağcılar ve solcular arasında "kimin eli kimin cebinde belli değil" bir iç savaş hali oluşmuştu.
Tüm bu süreçte, 1961 Anayasası’nın sağladığı özgürlükler aslında:
- Radikal ideolojilerin serpilmesine,
- Siyasi sistemin tıkanmasına,
- Devlet otoritesinin zayıflamasına,
- İstikrarın sağlanamamasına neden olmuştu.
Sonunda 12 Eylül 1980 sabahı, ordu yeniden yönetime el koydu. Ve bu kez "özgürlükçü anayasa"dan geriye kalan her şey tasfiye edildi. Daha detaylı kontrol mekanizmaları kuruldu.
1982 Anayasası: Özgürlükten Vesayete
1980 darbesi sonrası hazırlanan 1982 Anayasası, 1961 Anayasası’nın özgürlükçü yapısının tam tersi bir karaktere büründü:
- Temel hak ve özgürlükler kısıtlandı.
- Anayasa Mahkemesi’nin yetkileri daraltıldı.
- Yürütme yetkileri aşırı güçlendirildi.
- Siyasi partiler ve sendikalar sıkı denetim altına alındı.
Bu yeni anayasa ile devlet, tekrar otoriter bir çehreye büründü.
Sonuç: Özgürlükten Maraz Doğar
1961 Anayasası’nın özgürlükçü yapısı, demokratik bir ilerleme olsa da toplumun buna hazır olmaması, demokratik kültürün gelişmemesi ve devletin yönetim kapasitesinin zayıf kalması nedeniyle Türkiye’yi sağ-sol çatışmalarıyla istikrarsızlığa sürükledi.
Kısacası, evet: 1961 Anayasası’nın sağladığı özgürlükçü ortam, sağ-sol çatışmalarının ve nihayetinde 12 Eylül askeri darbesinin zeminini hazırlamıştır.
Kaynakça
- Zürcher, Erik Jan. Turkey: A Modern History. I.B. Tauris, 2004.
- Ahmad, Feroz. The Making of Modern Turkey. Routledge, 1993.
- Hale, William. Turkish Politics and the Military. Routledge, 1994.
- Heper, Metin. "The State and Military in Turkey". Middle Eastern Studies, Vol. 22, No. 1, 1986.
- Tunaya, Tarık Zafer. Türkiye’de Siyasal Partiler. Der Yayınları, 1988.
- Tanör, Bülent. Türkiye'de Anayasacılık Hareketleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2004.
- Zürcher, Erik Jan. Modernleşen Türkiye'nin Tarihi. İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
- Tunaya, Tarık Zafer. Türkiye'de Siyasal Gelişmeler. Der Yayınları, 1984.
- Özbudun, Ergun. Türk Anayasa Hukuku. Yetkin Yayınları, 2018.
- Mümtaz Soysal, Anayasaya Giriş, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1962.
- Bülent Tanör, Türkiye’de Anayasacılık Hareketleri, s. 220-225.