Kısaca cevabını merak edenler için:
Evet. II. Mahmud ve Mustafa Kemal Atatürk, farklı çağlarda yaşamış olsalar da Türkiye’nin modernleşme yolculuğunun iki kritik dönemeç noktasıdır. Her ikisi de köhneleşmiş sistemleri yıkmadan yeni bir toplumsal düzen kuramayacaklarını biliyor, ama karşılaştıkları zorluklar, kullandıkları araçlar ve toplumsal etkileri farklılık arz ediyordu.
Girizgah
Türk modernleşmesinin iki büyük aktörü arasında II. Mahmud ile Atatürk’ün özel bir yeri vardır. Ne zaman "modern Türkiye"den bahsedilse, bu isimler kaçınılmaz biçimde birlikte anılır. Çünkü aslında birbirine benzeyen ama bağlamları ve ölçekleri farklı iki büyük değişim mühendisidirler.
II. Mahmud 19. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nu, Atatürk ise 20. yüzyıl başında Osmanlı'nın külleri içinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye soyundu.
Fakat dönüşümün önünde ikisinin de aşması gereken dev engeller vardı. Bu engelleri ve verilen mücadeleleri satır satır inceleyelim.
II. Mahmud: Bir İmparatorluğu Merkezileştirme Mücadelesi
1808: Enkaz Devralan Bir Padişah
II. Mahmud tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu parçalanmanın eşiğindeydi:
- Balkanlar kaynıyordu.
- Napolyon'un Mısır Seferi Osmanlı'nın zayıflığını açığa çıkarmıştı.
- Yeniçeriler kontrol edilemez hale gelmişti.
- Ayanlar taşrada yerel derebeyleri gibi bağımsız hareket ediyordu.
- Devlet maliyesi iflas noktasındaydı.
Alemdar Mustafa Paşa ve Sened-i İttifak
II. Mahmud'un ilk yıllarında Alemdar Mustafa Paşa gibi güçlü devlet adamlarının desteğiyle tahta tutunabildi. Alemdar, Sened-i İttifakı 1808'de Mahmud’a kabul ettirdi. Bu belge yerel ayanların haklarını padişaha karşı güvence altına alıyordu.
Bu durum, II. Mahmud'un merkeziyetçi niyetlerine ilk darbeydi.
Kaynak:
Stanford J. Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Cambridge University Press, 1976.
Tanzimat
II. Mahmud'un reformları doğrudan Tanzimat Fermanı’nın (1839) ve Islahat Fermanı’nın (1856) öncülü sayılır. Mahmud’un özellikle bürokrasiyi modernleştirmesi, klasik Osmanlı idare yapısının çözülmesine ve yerini Batı etkisindeki bir yönetim anlayışına bırakmasına zemin hazırladı.
Ancak Mahmud’un ölümünden sonra gelen yöneticiler bu reformları daha sistemli bir program haline getirdi. Bu da gösteriyor ki Mahmud'un dönüşümü esasen "yapısal bir kırılmanın başlangıcı" oldu.
Kaynak: Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, TTK Yayınları, 1998.
Yeniçeri Sorunu: İmparatorluğun Kalbinde Yozlaşma
Yeniçeri Ocağı, Osmanlı’da başlangıçta seçkin bir orduyken zamanla:
- Ticarete atılan,
- Evlenip çoluk çocuğa karışan,
- İsyanla padişah deviren bir mafyatik güce dönüşmüştü.
II. Mahmud, devleti reforma sokabilmek için bu ocağı ortadan kaldırmadan bir adım atamayacağını anlamıştı.
1826: Vak’a-i Hayriye ve Kanlı Tasfiye
1826’da Mahmud, Sekban-ı Cedit adlı yeni bir ordu kurduğunda beklenen oldu: Yeniçeriler isyan etti.
Mahmud, şeyhülislamdan aldığı fetva ile "cihad-ı ekber" ilan ederek yeniçerileri "zındık" ilan etti ve bu halk desteğini arkasına aldı.
Topkapı ve çevresindeki yeniçeri kışlaları top atışlarıyla yerle bir edildi. Binlerce yeniçeri öldürüldü, sağ kalanlar sürgün edildi veya öldürüldü.
Bu olayın ardından Mahmud artık devleti kökten değiştirecek gücü eline geçirdi.
Kaynak:
İlber Ortaylı, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye'nin Modernleşme Süreci, İletişim Yayınları, 2015.
Kıyafet Devrimi
Mahmud, fes giyme zorunluluğu getirerek kıyafet devriminin ilkini gerçekleştirdi. Bu sembolik adıma ulemanın ve halkın büyük tepkisi oldu.
"Padişahı gavur adetlerine özenmekle suçladılar."İlber Ortaylı
Bürokratik Reformlar
- Mülki ve askerî bürokrasi baştan aşağı yeniden şekillendi.
- Takvim-i Vekayi çıkarılarak ilk kez resmi bir gazete aracılığıyla halka devlet kararları bildirildi.
- Nüfus sayımı ve zorunlu soyadı uygulamaları başladı (resmî belgelerde adın yanına babanın adı yazıldı).
Atatürk: Toplumun Ruhunu Dönüştürmek
Osmanlı Enkazı
Atatürk, Osmanlı’nın tamamen çökmüş yapısının ardından:
- İşgal edilmiş Anadolu,
- Dağılmış bir bürokrasi,
- Hilafet etrafında toplanan ümmet ideolojisi,
- Yoksul ve okuma yazma bilmeyen bir halk devraldı.
Askeri Direnç
Atatürk’ün en büyük mücadelelerinden biri, Osmanlı subaylarının önemli kısmının halifeci veya saltanatçı olmasıydı.
- M. Kemal, Erzurum ve Sivas Kongresi sürecinde bu subaylar ve İstanbul hükümetiyle sürekli çatıştı.
- Askeri direncin dışında din temelli isyanlar baş gösterdi:
- Şeyh Said İsyanı (1925)
- Menemen Olayı (1930)
Kaynak:
Feroz Ahmad, The Making of Modern Turkey, Routledge, 1993.
Devrimler
Atatürk, Mahmud gibi orduyla değil toplum mühendisliğiyle ilerledi.
- Saltanat ve halifeliğin kaldırılmasıyla ümmet fikrini tasfiye etti.
- Şapka Kanunu, Harf Devrimi gibi adımlarla halkın kimliğine müdahale etti.
- Kadın haklarını tanıyan Medeni Kanun (1926) yürürlüğe kondu.
- Tevhid-i Tedrisat ve Eğitim Devrimi eğitim tek bir bakanlığın altında toplandı akılcı laik ve bilimsel eğitim modeli temel alındı.
Hukuki Modernleşme ve Kadın Hakları
Atatürk döneminin hukuki devrimleri arasında sadece Medeni Kanun değil, Türk Ceza Kanunu ve Borçlar Kanunu gibi Batı'dan alınan kanunlar da yer alır. İsviçre Medeni Kanunu'nun iktibasıyla kadın-erkek eşitliği sağlandı. Kadınlar miras, boşanma gibi konularda erkeklerle aynı haklara sahip oldular.
Bu durum Osmanlı’dan farklı olarak bireyi ve yurttaşı hukuki özne haline getirdi. Bu, II. Mahmud döneminde hiç görülmeyen bir toplumsal dönüşüm ayağıdır.
Kaynak: Feroz Ahmad, The Making of Modern Turkey, 1993.
Sert Müdahaleler
Atatürk rejimi bu reformları gerekirse zorla uyguladı:
- Şapka Kanunu sonrası Erzurum ve Rize gibi illerde isyanlar çıktı.
- Mahkeme kararlarıyla birçok kişi idam edildi.
Kaynak:
Zürcher, Erik Jan. Modernleşen Türkiye'nin Tarihi, İletişim Yayınları, 2004.
II. Mahmud ve Atatürk’ün Zorluklarının Derin Kıyaslaması
Durumlar | II. Mahmud | Atatürk |
---|---|---|
Askeri Direnç | Yeniçeriler | Osmanlı subayları ve hilafetçi gruplar |
Dini Direnç | Ulema ve tarikatlar | Şeyh Said, Menemen gibi dini isyanlar |
Toplumsal Direnç | Kıyafet devrimine karşılık "gavur padişah" suçlaması | Şapka Devrimi sonrası isyanlar |
Bürokratik Direnç | Ayanlar, eyalet bazında güç odakları | Bürokrasi içinde muhafazakarlık ama daha kontrol edilebilir |
İdeolojik Direnç | İmparatorluk sisteminin oturmuş gelenekleri | Hilafet, ümmet bilinci, saltanat özlemi |
Başarı Ölçütü | Devleti merkezileştirdi ama toplumu dönüştüremedi | Devleti ve toplumu birlikte dönüştürdü |
Küresel Konjonktürün Etkisi
Bir diğer temel fark, iki liderin karşılaştığı uluslararası ortamdır.
- II. Mahmud döneminde Osmanlı, Avrupa’daki güç dengeleriyle (Metternich sistemi, Kutsal İttifak) çevriliydi. Milliyetçilik henüz yeni yeni filizleniyor ve imparatorluklar esas yönetim biçimiydi.
- Atatürk ise Birinci Dünya Savaşı sonrası ulus-devletlerin yükseldiği, imparatorlukların çöktüğü bir çağda hareket etti. Wilson Prensipleri gibi ulusal egemenlik temelli söylemler onun dönüşümünü daha meşru ve çağdaş kılıyordu.
Bu bağlam farkı, Atatürk'ün toplum mühendisliğinin küresel ölçekte daha kabul edilebilir olmasını sağladı.
Kaynak: Kemal Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Modernleşme, Timaş Yayınları, 2010.
Sonuç: Kansız devrim olmaz.
II. Mahmud, devlet merkezli bir reformistti, toplumu fazla zorlamadı. Atatürk ise toplumun ruhunu biçimlendiren bir devrimciydi.
Her iki lider de zamanına göre radikaldi ama toplumsal yapı o kadar köklüydü ki reformlar ancak isyanlar, ölümler ve tasfiyelerle kalıcı olabildi.
Kaynakça
- Stanford Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey. Cambridge University Press, 1976.
- Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye'nin Tarihi. İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.
- Feroz Ahmad, The Making of Modern Turkey. Routledge, 1993.
- İlber Ortaylı, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye'nin Modernleşme Süreci. İletişim Yayınları, 2015.
- Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1998.
- Kemal H. Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Modernleşme. İstanbul: Timaş Yayınları, 2010.
- Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler. Der Yayınları, 1984.